Kişisel Gelişim
Gelişim hayatın her anında bireysel ve toplumsal devam eden bir zorunluluk ve kaçınılmaz durumdur. Kişisel gelişim de bu safhanın daimi ve mecburi en özel olanıdır. Kişisel gelişim, yaşam kalitesini artıran sistem ve tekniklerin bir bütünüdür. Kendisine ait birtakım teknik ve türleri bulunur.
Kişisel gelişimde amaç, hayatın temel unsuru olan mutluluk, sağlık, maddi refah, emniyet, ilişki, iç huzur, ümit, aile bağları ve tüm bu alanlarda iyi düzeye sahip olmaktır. Ayrıca tümünün devamı içerisinde olmaktır.
Kaliteli Yaşam Koçu, birey ve toplum yaşantısı için kaliteli bir hayata ulaşım için birtakım tavsiyelerde bulunmakta, gelişim için araştırmalar yapmaktadır. Bireysel iyileşme kavramı 20 yüzyıla ait kavramlardandır. Günümüzde birçok alanda ve özellikle kişisel dünyada dikkat edilmeye başlanan konudur.
Kişi, iyi ahlak üzerine hayatını sürdürmelidir. Hayat, iyilik var oldukça mana kazanır. Birey ve toplumun iyiliği, ahlak düzeninin oturmuşluğuna bağlıdır. Reiki, yoga, meditasyon, sağlık, beslenme gibi bilimler tamamen bu amaca hizmet eder. Bireysel iyileşme sürecini tamamlayan bireyler aynı zamanda yaşam kalitesini artırmayı da başarmış demektir.
[:tr]İnsanlar fiziksel ve ruhsal olduğu gibi hafıza yapısında da birbirinden farklıdırlar. Her insanın hafızası farklı olarak çalışmaktadır. Kimisinin hafızası doğuştan iyi kimisinin kötüdür. Ancak bu durum pek önemli değildir. Çünkü nörologlar ve psikoloji uzmanlarının yaptıkları araştırmalarda, insan beyninin belirli bir yere kadar eğitebilineceğini kanıtlar gibi…[:]
Bilgi günümüz dünyası içerisinde her yerde ihtiyaç duyulan ve gelecekte de duyulması beklenen bir üründür. Bilgi geçmişteki tecrübeler sonucunda öğrenilen ve kayda değer her şeydir. Ancak en önemlisi bilgi insan aklının alabileceği tüm olgu, düşünce ve bir konu ya da iş hakkında öğrenilen veya öğretilen her şeydir.
Biz insanlar günümüzün nasıl başlamasına ve nasıl bitmesine karar verebiliriz. Çünkü bizlerin seçmek gibi mükemmel bir özgürlüğü var. Günümüzün akışını bazı küçük etmenlerle güzelleştiriyor veya negatif hale getiriyoruz. İşte bu küçük etmenleri ise bizler seçebiliyoruz.
Farklı hallerde denge sorunu yaşıyorum. Adeta denge arayışı içerisindeyim. Aranmadık yer, bakılmadık mekan bırakmadım ama bir türlü bulamadım. Bilen, gören, işiten var mı?
Sıradan geçen bir gününüzü düşünerek başlayalım. Hayatın her anı sayılarla dolu, değil mi? Gün saymakla başlıyor, adım sayıyor, para sayıyoruz. Kalori, saat, hesap, zaman derken saymakla bitiremiyoruz. Birçok şeyi sayıp, kontrol altında tutmaya çalışıyoruz. Peki hiç bir gün içerisinde kaç kez gülümsediğinizi saydınız mı? Bu, size mantıksız mı geliyor?
Yorgunluk ve tükenmişlik denilen his, modern zamanın gerekliliklerinden mi gerçekte? Birçoğumuzu çepeçevre saran, etkisi altına alan yorgunluk ve tükenmişlik hissi, son 10 yılda beklenenen daha hızlı ve geniş kitlelere yayıldı.
Kundalini, Sanskritçe kökenli "gizemli" anlamına gelen sözcüktür. İnsan bedeninde varlığı kabul gören gizemli evrim enerjisini, insan organizamasında uyuyan ve hareketsiz potansiyel güç halini ifade eder. Omuriliğin en alt kısmında üçgen sakrum kemiğinde bulunan rahatlatıcı, annesel ve saf yaşamsal enerjiyi belirtmek için kullanılmaktadır. Kundalini, bireyi dengeli, pozitif içsel yaşam kalitesine sevk eder. Kişinin yaşam kalitesinin forma girmesine yardımcı olur.
Kimi zaman hayat yaşanılmaz hal alır. Her şeyin ters gittiğini düşünür ve karamsarlık içine düşeriz. Motivasyon düzeyi bir türlü artış göstermez. Ancak her daim takip edilecek bir umut yolu vardır, olmalıdır. Motivasyonumuz bitse bile bu durumu kâra dönüştürmek, fırsatları değerlendirmek bizim elimizdedir. Motivasyonun düşük olması bile aslında bazen fayda sağlar.
Kıymetli olan bu zamanın birkaç saatini de e-posta kontrollerine, sosyal medya gezintilerine, web site veya blogunuzun istatistiklerine, ekran ve görüşmelere asla ayırmayın. Bu değerli zaman dilimini verimli kullanmalısınız. Verimli bir kahvaltı ile başlamak, egzersiz ve meditasyon yaparak sabaha merhaba demek kadar etkili bir an olamaz. Okuyup yazmaktan daha anlamlı bir eylem düşünülemez.
Kaygı bozukluğu, mevcut durumda hissedilen korku ve endişenin daha üst düzeyde, gerginlik ve korku halidir. Bu duygulara bağlı verilen bilinçsiz tepkiler ile görülen, alt türleri bulunan psikolojik rahatsızlıktır. Uzun süreli endişe, zamanla fiziki tepki şeklinde kendini gösterir. Yüksek veya düşük tansiyon, yüksek nabız, aşırı ve ani terleme, nefes alışverişinde düzensizlik ve hızlı alıp verme, nefes darlığı, mide ve bağırsak kasılmaları gibi belirtiler kaygı bozukluğu rahatsızlığında sıkça görülen fiziksel tepkilerdir.