Dünyevileşme Hastalığı

Dünya Sevgisi (Dünyevilik) Hastalığı

Dünya, diğer bir tabiriyle küre-i Arz, biz ve diğer canlıların yaşamını sürdürdüğü, büyüleyici doğal güzelliklere sahip gezegendir. Birey ve toplum refahı, sağlığı ve kaliteli yaşamı için dünyanın önemi büyüktür.

Birçok sağlıklı ve mutlu yaşam platformunda, kişisel gelişim kitaplarında “Kendini ve Dünyayı Sev” ibaresini ve vurgusunu görmek mümkündür. Ancak biz, kaliteli yaşamanız için farklı bir bakış açısı sizlere sunuyor, öneriyoruz. Dünyayı sevin demiyoruz. Sevmeyin de demiyoruz. Hele dünya ve dünya nimetlerinden nefret edin, elinizin tersiyle bir kenara itin ASLA demiyoruz. Çünkü insan yaşadığı ve faydalandığı hiç bir şeye nankörlük etmemelidir ki, dünya yaşadığımız yer ve nefret duymak nankörlük olacaktır. Kişinin iç dünyasında ise nefret ve kim sağlıksızlık göstergesidir. Kişiyi mutsuzluğa ve kalitesiz bir hayata sürükler.

Peki iyi ama dünya ile olan münasebetimiz nasıl olmalı? Dünya sevgisi hastalığı, diğer deyişle Dünvelişmek ne demek?

Dünya, son demine kadar insanoğlu için mekan, barınak ve rızıklanma yeri olarak tayin edilmiştir. Nimetleri ise dünyanın süsü ve cazibeleridir. Dünya sözcüğü, “yakın olmak, en yakın” gibi anlamlara gelen Arapça kökenli sözcüktür. Geldiğimiz yeri ve gideceğimiz sonu unutup, aşırı ebedi hayatmış gibi dünyaya aşk duyup bağlanmak gibi bir hastalık ise günümüzün en büyük hastalıklarından birisidir. Öyle ki, bu hastalığa tutulanlar kârda, olmayanlar zararda gibi bir algı operasyonu da vardır. Tıpkı uyuşturucu gibi çeşitli maddeler bir şekilde satıcı ve torbacısı tarafından cazip gösterilmektedir. En masum roman kitaplarından kişisel gelişim kitaplarına kadar bu hastalığa yakalayıcı unsur söz konusudur.

Dünyevileşme Hastalığı

Bireysel olarak farkında olmadığımız birçok hastalık günden güne bizleri yiyip, kemirmektedir. Dünyevileşme hastalığı da bunlardan birisidir. Dünyevileşme Hastalığı, birey ve toplumun aşırı biçimde dünyaya ve dünya nimetlerine, süslerine sevgi duymasını, bağlanmasını, kendisini adeta dünyaya ait ebedi bir sahip gibi görmesi, tüm haz ve lezzetleri dünyada araması ve dünyayı ölümsüz varlık nidasıyla sömürmesidir. İlk başlarda gelen cezbedici haz ve huzur, aslında ilklerin ve keşfediciliğin verdiği hazdır. Dünyanın verdiği haz ve huzur değildir. Bu yanılgıyı zaman geçince, her şey tek düze ve sıkıcı bir hal alınca birey anlar. Yine çözümü dünyada arayıp, farklı nimetler deneyerek bu hastalığı bastırır.

Örnekleme

Örnek verecek olursak kişi hafif yanan bir ateşi söndürmek için daha fazla odun ateşe atar. İlk etapta ateş diner ve alevsizce hafif ısıyla keyif verici bir şekilde yanar. Ancak odunlar tutuşunca alevi daha da büyür, hatta etrafını yakma tehlikesi gösterir. İşte dünya sevgisi hastalığında da hastalığı gidermek için ateşe odun atmak aslında geçici haz verir. Akabinde ise daha çok ateşlendiği için bir türlü haz ve doyum bitmez. Odundan fayda göremeyince fındık kabuğu, ağaç yaprağı vb. atıp durur. Her biri geçici bir dindirme sağlar, fakat tutuşunca daha fazla büyür. Sonunda ise kişiyi yakıp, kavurur ve sonunu vahim kılar. Bu yüzden dünya sevgisi hastalığına yanıcı değil, söndürücü bir madde eklemek lazım. O da ateşten kuvvetli ve ateş cinsinden olmamalıdır. Su… Evet, su tüm kirlerin ve pisliklerin temizleyicisi olduğu gibi dünyada en kuvvetli ve olmazsa olmaz maddedir. Ateşlenmiş bir koru su ile söndürmek gerekecektir. Suyu ilk dökünce etki etmez ama alevi dindirir. Bu süreçte duman çıkıp, bireyi boğar ama ateşe biraz daha su atınca ateş söner ve bir süre çıkan dumanın ardından kor söndürülmüş, birey rahatlamış olacaktır.

İşte bireyin hayatı da böyledir. Su acı verir, dumana neden olup boğar ama esas çözüm ve sonunda ferahlatıcı bir hayat sunar. Siz de hayatınıza farklı hazlar katarak dünyevileşme hastalığında kurtulamazsınız. Su serpmek gerekir.

Su Serpmekten Maksat

Su tüm derlere deva, ateşi söndüren, kirleri temizleyen maddedir. Ancak suya da fazla aldanmamak gerekir. Çünkü bol su da ziyandır. Bu kez bireyi boğacaktır. Ateş sönünce suya aşk duymamak gerekir.

Üstatların ve bilgelerin dediği gibi, birey bir gemi gibidir. Su ise dünya. Gemi suyun üzerinde durduğu sürece yol alır. Ama olursa bir delik, bir hasar oluşur da gemi su alırsa, işte o zaman batar. Bu yüzden birey dünyayı içine, gönlüne ve hayatının her demine sokmamalıdır. Dünyayı sadece yolculuk diyarı olarak görmeli, ona bağlanmamalıdır.

Dünya Bir Otobüs (Yolvaslam) Misali

Dünya dediğimiz şey aslında bir otobüs gibidir. İnsanın bir varış noktası vardır. Otobüse biner ve hedefine varınca iner. Artık o otobüsün şekli, rahatlığı, hızı onun için önemli değildir. Evet, hep beraber şöylece düşünelim. Uzun bir yolculuk düşünün. Şehir içi otobüsleri gibi. Tıpkı Kocaeli-İzmit merkezinden İstanbul-Kartal’a giden şehir içi belediye otobüsü gibi. Mevcut duraktan otobüse bindiniz. Otobüs hareket ediyor ve her durakta birileri binip, birileri iniyor. Bu uzun yolculuğunuzu hayal edin. Diğer yolcular da sizin gibi, hedeflerine varmayı bekliyor. Bu sürede yeni yolcularla tanışıyor, muhabbet ediyorsunuz ve o yolcu, hedefine ulaşında otobüsü terk ediyor. Böyle bir yolculukta kimileri koltukları beğenip, sever ve kimileri otobüse aşk duyar. Kimisi boş boş yolu seyreder, kimisi bir kitap okur ve kimisi film izleyip müzik dinler. İşte tümünde bir amaç uğruna çaba vardır. Tüm bu amaçların ötesinde ise hedefe varmak vardır.

Dünya Sevgisi Olan Dünyevileşmiş Kişi

Şimdi bir kişi düşünün bu otobüste seyahat ediyor. Otobüse bindi ve yolcular kalabalık. Oturacak yer yok. Boş bir koltuk bulmanın derdinde. Sonra bir yolcu inmesi gereken durağa gelince kalkıp, indi. Bu koltuk bekleyen yolcu ise bunu fırsat bilip, boş koltuğa oturdu. Önce rahatlık ve huzur buldu. Ayaktakilerin derdini unuttu. Öyle ki, hasta ve yaşlıları da görmezden geldi. Sonra yeri ona rahatsızlık verdi. Çünkü ayaktaki yolcular ona çok yakın. Yaşlı adam ondan yer vermesini istercesine bakıyor. Adeta yalvarıyor. Bu yolcu diğer bir yolcunun inmesini de fırsat bilip, cam kenarına geçti ve taktı kulaklığı, açtı müziği, yumdu gözlerini. Yolculuk bir keyifli, anlatılamaz onun için. Diğer yolcular umrunda bile değil. Sonra koltuğu ve otobüsü sevdi. Yolculuk hoşuna gitti. Hedefi olan inmesi gereken bir durak var. Oradan nasıl olsa yine geçer düşüncesi ile kalkmak istemedi. Yolculuğa devam edip, bir sonraki durakta inerim dedi. Derken duraklar gelip geçti. Bu yolcu zamanla otobüse öyle alıştı ki, inmek istemez oldu. İneceği durağı da unuttu.

Nihai Son

Evet, o yolcu ve bizler kendi inmemiz gereken durakta inmesek de otobüs birgün son durağa varacaktır. Sonunda da öyle oldu ve otobüs durağa varıp, son durak dedi. İşte o an o yolcu bir şok geçirdi. Otobüs durdu. O inmek istemedi, çünkü inince yapacağı bir şey yok gibiydi. Gitmesi gereken ve yapması gerekenler burada değildi. Olsa bile artık çok geçti. Ama ne çare, otobüsün kapıları açıldı ve tüm yolcular indi. Sadece o kalmıştı, aniden bir sessizlik ve soğuma kapladı etrafı. Dışarısı buz gibiydi. O, sevdiği ve terk etmek istemediği otobüs ona buzlu gemi gibi olmuştu. Ondan kurtulmak istiyordu ama yapamıyordu.

Dünya Hastalığı Otobüs Örneği Açıklaması

İşte bu otobüs dünyadır. Varacak durağa sadece bir vasıta. Otobüse, içindekilere aşk ve bağlılık duyarsak son durağa varınca hüsrana uğrarız. Koltuğun ve otobüsün bir önemi olmamalı. Önemli olan bizlerin o otübüste doğru ve etkin bir hayat sürdürüp, ineceğimiz durağa kadar zamanı iyi derlendirmemizdir. Hedefe varınca da durakta otobüsten inip, ayrılmaktır.

O halde kaliteli bir yaşantı için dünyayı kullanın ama ona bağımlı olmayın. Aşırı dünya sevgisiyle hayatınızı doldurmayın. Dünya ve dünyanın hiç bir nimeti için üzülüp, ağlamayın. Var olan siz ve değerleriniz olmalı. Dünyevi hiç bir madde sizin için büyük bir değer ifade etmemelidir.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir